22 Nisan 2010 Perşembe

Hz. İsa Nasıl Tanınacak?



Hz. İsa, diğer tüm peygamberler gibi insanları doğru yola çağırmakla görevlendirilmiş Allah'ın seçkin bir kuludur. Ancak Hz. İsa'yı diğer peygamberlerden ayıran bazı özellikler vardır. Bunlardan en önemlisi O'nun halen ölmemiş, Allah Katına yükseltilmiş ve yeryüzüne tekrar geri gönderilecek olmasıdır. 

Hz. İsa'nın ahir zamanda yeryüzüne yeniden gönderileceği, İslamiyet'i seçerek Hz. Mehdi ile beraber İslam ahlakının tüm dünyaya hakimiyetine vesile olacağı, Kuran ayetlerinde ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde de müjdelenmiştir. Bu müjde doğrultusunda, içinde yaşadığımız ahir zamanın en önemli konularından biri Hz. İsa'nın hangi özellikleriyle tanınacağıdır.


 
Hz. İsa bundan yaklaşık 2000 yıl önce yaşamış olan, Allah'ın dünyada ve ahirette seçkin kıldığı bir elçisidir. Hz. İsa'nın doğumu, hayatı ve Allah Katına alınması hep mucizevi şekillerde gerçekleşmiş, bu mübarek insanın hayatı Kuran'da ayrıntılı olarak haber verilmiştir. Allah Kuran'da birçok peygamberin kıssalarını bizlere bildirmektedir. Ancak Hz. İsa çeşitli yönleriyle diğer peygamberlerden farklı bir konuma sahiptir. Allah'ın üstün ilimlerle desteklediği bu değerli kulu daha beşikteyken konuşmuş, dünyada kaldığı süre içerisinde çevresindeki insanlara büyük mucizeler göstermiştir. Onun bu özel durumunun diğer bir delili de, Allah Katına alınışı ve tekrar dünyaya gönderileceğine dair Kuran'da önemli işaretlerin olmasıdır. (Nisa Suresi, 156-159; Al-i İmran Suresi, 55; Maide Suresi, 117; Zuhruf Suresi, 57-61; Al-i İmran Suresi, 45-48; Maide Suresi, 110;    Al-i İmran Suresi, 59; Meryem Suresi, 33) Bu ayetlerin bir tanesinde Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur." (Zuhruf Suresi, 61) buyurulmaktadır. Bu ayetin Hz. İsa'nın ahir zamanda yeryüzüne dönüşüne açık bir işaret taşıdığını söyleyebiliriz. Çünkü Hz. İsa, Kuran'ın indirilişinden yaklaşık altı asır önce yaşamıştır. Dolayısıyla bu ilk hayatını "kıyamet saati için bir bilgi" yani bir kıyamet alameti olarak anlayamayız. (Bakınız, Mesih Müjdesi, Harun Yahya)
     Ayette işaret edilen anlam, Hz. İsa'nın, ahir zamanda, yani kıyametten önceki son zaman diliminde yeniden yeryüzüne döneceği ve bunun da bir kıyamet alameti olacağıdır. (En doğrusunu Allah bilir.)
     Hz. İsanın gelişi Kuranın pek çok ayetinde bildirilmesinin yanı sıra Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde de müjdelenmiştir. Bu hadislerden bazıları şu şekildedir:
 Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu İsa inecek, hem adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek... (Ebu Hureyre r.a. / Buhari, Büyu  102, Mezalim 31, Enbiya 49; Müslim, İman 242 (155); Ebu Davud, Melahim 14 (4324); Tirmizi, Fiten 54 (2234)
     Hz. İsa ile ilgili hadisler hakkında İslam alimleri de düşüncelerini açıklamışlardır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
İmam Suyuti, El Havi Lil Fetava adlı kitabı ve El İ'lam bi Hukmi İsa adlı risalesinde, bu konuya geniş yer vermiş ve bu hadislerin mütevatir olduklarını bildirmiştir:
 
 
Hadis ilmine vakıf olanlara gizli kalmayacağı üzere, bu hususta zikrettiğimiz bütün hadisler mütevatir derecesine ulaşmıştır. Dolayısıyla Mehdi Muntazar (beklenen Mehdi) hakkındaki hadis-i şerifler mütevatir olduğu gibi, Deccal hakkındaki hadis-i şerifler de tevatür derecesine ulaşmış olup, Hz. İsa'nın inişiyle ilgili hadis-i şerifler de mütevatirdir. (El Havi, 2/277)
     Şevkani de Hz. İsa'nın ineceğine dair hadisleri bir bir nakletmiş ve sonunda:
Bizim naklettiğimiz hadisler görüldüğü gibi tevatür haddine ulaştı. Bu beyanımızla şu sonuca varılıyor ki, beklenen Hz. Mehdi hakkındaki hadisler, Deccal hakkında hadisler ve Hz. İsa'nın inmesine dair hadisler mütevatirdir." demiştir. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/338)
     Kısaca açıkladığımız bu bilgiler ışığında akla gelen ilk soru ise, "Hz. İsa'nın yeryüzüne tekrar gelişinde kim olduğunun nasıl anlaşılacağı ve onun hangi özelliklerinden tanınabileceği"dir.
Bu konuda başvurulabilecek en güvenilir kaynak Kuran'dır. Kuran'ın pek çok ayetinde peygamberler ve salih müminler ile ilgili açıklayıcı bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca Kuran ayetlerinde Üstelik müminlere ait  özellikleri tek tek tespit etmek de imkan dahilindedir.
Bununla bağlantılı olarak Hz. İsa'nın üstün iman özellikleri, Kuran incelenerek öğrenilebilir. Dolayısıyla Kuran'a uyan samimi müminler onda gördükleri bu üstün özellikleri değerlendirip, onu tanıyabilirler. Ancak bu noktada unutulmamalıdır ki, Hz. İsa'yı tanımak herkes için mümkün olmayabilir. Bu konu ile ilgili Bediüzzaman Said Nursi şunları söylemektedir:
"Hz. İsa (A.S) geldiği vakit, herkesin onun İsa olduğunu bilmesi gerekmez. onun yakınları ve ileri gelen kişiler, imanın nuru ile onu tanırlar. Yoksa açıkça     herkes onu tanımayacaktır." (Mektubat, s. 54)

     Yukarıdaki sözünde görüldüğü gibi, Bediüzzaman da Hz. İsa'nın yeryüzüne döndüğü ilk yıllarda ancak yakın çevresinin onu tanıyabileceğini bildirmiştir. Yakınında bulunan bu insanların onu tanımasının ise ancak 'imanın nuru' ile olabileceğini belirtmiştir. Burada 'imanın nuru' ile ne kastedildiğine değinmek gerekir. 'İmanın nuru' Allah'ın varlığına, birliğine inanan ve Kuran'a uyan insanlara Rabbimiz'in verdiği bir anlayıştır. Müminler Allah'ın verdiği bu anlayışla, olayları çok açık olarak değerlendirebilir, birçok konunun karmaşık gibi görünen noktalarını rahatça kavrayabilirler. Kuran'da bildirildiği gibi müminler, çevrelerindeki her şey üzerinde derin düşünen, dolayısıyla olaylardaki detayları Kuran ahlakına göre değerlendiren insanlardır. Nitekim bir ayette Allah, samimi kalple iman edip her olayın inceliğini ve derinliğini kavramaya çalışan, gördükleri detaylarda kendilerini yaratan Allah'ın büyüklüğünü, gücünü kavrayarak Kendisinden korkanlara 'doğruyu yanlıştan ayırma' konusunda anlayış vereceğini bildirmiştir:
"Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir." (Enfal Suresi, 29)
     Bu ayet doğrultusunda düşünüldüğünde, Hz. İsa'yı yeryüzüne dönüşünde tanıyıp ona itaat edecek olanların da, Allah'a ve Kuran'a iman eden, her olayı derinlemesine düşünüp kavramaya çalışan insanlar olacağı anlaşılmaktadır. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi bir başka sözünde konuya şöyle dikkat çeker:
"Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzulü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam  olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir;  herkes bilemez." (Şualar, s.487)

Yeryüzünde Ailesi Olmamasıyla Tanınacaktır


 
   
     Hz. İsa Kuran'da bildirilen peygamber özelliklerinin yanı sıra başka özelliklerle de tanınabilecektir. Şüphesiz bunlardan en önemlisi, Hz. İsa'nın dünyada bir ailesinin, hiçbir akrabasının, eskiden tanıdığı tek bir kişinin olmamasıdır.
 
    
Hz. İsa yeniden yeryüzüne geldiğinde çevresinde kendisini tanıyan hiç kimse olmayacaktır. Onun fiziksel özelliklerini, simasını ya da ses tonunu bilen tek bir kişi dahi çıkmayacaktır. Dünya üzerinde tek bir kişi "ben onu daha önceden tanıyorum, filanca zaman görmüştüm, onun ailesi ve yakınları şu kimselerdir" gibi bir iddiada bulunamayacaktır. Çünkü onu tanıyan tüm insanlar bundan yaklaşık olarak 2000 sene kadar önce yaşamış ve ölmüşlerdir. Annesi Hz. Meryem, Hz. Zekeriya,  dönemin Yahudi önde gelenleri ve bizzat Hz. İsadan tebliğ almış olan insanlar vefat etmişlerdir. Dolayısıyla ikinci kez yeryüzüne gelişinde, onun doğumuna, çocukluğuna, gençliğine ve yetişkinliğine şahit olmuş tek bir kimse olmayacak ve onun hakkında hiç kimse hiçbir şey bilmeyecektir.
 
 
Hz. İsa Allah'ın "OL" emriyle babasız olarak dünyaya gelmiştir. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra ise bilinen hiçbir akrabası olmaması çok doğaldır. Allah, Hz. İsa'nın bu durumunu Kuran'da Hz. Adem'in yaratılışına benzetmekte ve şöyle buyurmaktadır:
 
    "Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "Ol" demesiyle o da hemen oluverdi." (Al-i İmran Suresi, 59)
 
    
Ayette de bildirildiği gibi Allah Hz. Adem'e "Ol" demiştir ve Hz. Adem yaratılmıştır. İşte Hz. İsa'nın ilk yaratılışı da Allah 'ın "Ol" demesiyle gerçekleşmiştir. Hz. Adem'in anne ve babası yoktur, Hz. İsa'nın ilk dünyaya gelişinde ise sadece annesi Hz. Meryem vardır; fakat yeryüzüne yeniden geleceği ikinci seferde onun annesi de hayatta olmayacaktır. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra bilinen hiçbir akrabası olmadan yeryüzünde bulunacaktır.
 
     Kuşkusuz bu sayede Hz. İsanın yeryüzüne yeniden gelişinde, onun Hz. İsa olduğundan şüphe edilebilecek bir durum oluşmayacaktır. Sahte mesihlik iddiasında bulunan kimselerin ise yalanları kolayca anlaşılabilecektir. Çünkü tüm çocukluğu insanlar arasında geçmiş, çok sayıda çocukluk resmine sahip, kendisini küçüklüğünden itibaren tanıyan sayısız kişiye sahip bir insanın Hz. İsa olduğunu iddia etmesinin ne denli akıl dışı bir iddia olduğu açıktır.